"Spor otomobil böyle üretilir!" bu slogan Mathias Jahn tarafından 1992 yılında Porsche için bulunmuştu. İki Almanya'nın birleşmesinden iki yıl sonrasına denk gelen bu tarihte Porsche 911, 928 ve 968 olmak üzere sadece üç modele sahipti. O zamanlar yeni bir ajans olan Jung von Matt'ın genç bir metin yazarı olan Mathias Jahn muhtemelen birleşen Almanya'nın doğu kısmında üretilen spor otomobillere pek de göz atmamış olabilir. Ki zaten çok da örneği olmayan Doğu Alman spor otomobillerinin en ünlü ve kıymetlisi şüphesiz 1969-1979 yılları arasında üretilen Melkus RS 1000'di. Sadece 101 adet üretilen bu garip otomobili ,Jahn gibi batılıların gözden kaçırması aslında eleştirilecek bir durum değildi. Zira Porsche 911'ler Melkus'la karşılaştırıldığında her köşe başında karşımıza çıkarken, bir Melkus'la karşılaşmak neredeyse Kuzey Denizi'nde bir yunus görmek kadar düşük bir ihtimaldi. İlk Melkus'ların Dresden'deki üretim tesisinde kısaltılmış Wartburg şasisi üzerinde üretildiği dönemde Porsche 911'ler dünya çapında olgun, sevilen ve çok satılan spor otomobiller olmuşlardı. Porsche Ailesi Melkus'tan 20 yıl önce Volkswagen parçalarını kullanarak bir spor otomobil üretmeye başlamışken, Melkus Ailesi de Dresden'de başta Wartburg olmak üzere farklı Doğu Alman araçlarını kullanarak spor otomobilini oluşturmaya başlamıştı. Aslında bir sürücü kursu olan aile işletmesinde ortaya çıkan ilk ürünlerde hedef küçük bir seri olarak yarış otomobilleri üretmekti.
Bavyeralı ünlü bir markanın motorsporları departmanında motor mühendisi olarak çalışan Andreas Birkner konuğumuz olan Melkus RS 1000'in sahibi ve ilk elden aracın oluşumuyla ilgili pek çok hikayeye şahit ve sahip. RS 1000, bay Birkner'e Melkus ailesiyle dost ve aynı zamanda kendisi de bir motor teknisyeni olan babasından miras kalmış. Andreas Birkner kıymetli mirasın bir yol otomobili olmadığını ve gerçek bir yarış aracı olduğunu söylerken RS 1000'iyle her yıl pek çok klasik otomobil rallisine de katıldığını ekliyor. Kokpitteki "Tripmaster" (mesafe ölçer) ve dört noktalı emniyet kemerleri aracın yarışçı yönünü iç mekana yansıtırken, 1.07 metrelik yükseklik de (ya da alçaklık) sıra dışı bir otomobilin izleri arasında sayılabilir. Martı kanadı şeklindeki kapılar otomobilin yüksekliğini ancak aşacak kadar açılarak iniş-binişleri de spor haline getiriyorlar. 911'e erişim geleneksel kapılar, normal sınırlarında gezinen oturma yüksekliği gibi detaylarla standart bir otomobilden çok da zor değilken, 911'in efsane olmasındaki en önemli noktalardan biri olan günlük kullanıma uygunluk daha iniş-binişlerde kendini gösteriyor. Bu yıl 50'nci yaşını kutlayan 911'in yarım asırlık ömründeki kırılma noktaları çok olmasa da 1973'te ortaya çıkan ve G nesli olarak bilinen model araçtaki ilk önemli değişimdi ve görsel olarak tamponlarla kendini belli ediyordu. 1989 yılına kadar üretimde kalan bu neslin 1981 doğumlu bir üyesi olan fotoğraflardaki model 204 HP gücündeki 3.0 lt'lik 6 silindirli boxer'ın can verdiği bir 911 SC. 1983 yılında 231 HP gücündeki Carrera 3.2 ortaya çıkarken, 1988 yılında 964 serisi olarak anılan 250 HP'lik 911 neslinin üretimi başladı.
Üretilen ilk örneğinden bu yana tüm 911 nesilleri bir ortak noktaya sahipler: Soldaki kontak anahtarı. Marş verilmesiyle uyanan 3.0 lt'lik boxerın hırıltılarına şehir içinde soğutma pervanesinin uğultuları da eşlik ediyor. 32 yıllık ihtiyar delikanlı bugün de harika bir sürüş hissi verirken dik duran pedallar ve 915 kodlu şanzımanın zor geçen ancak belirgin vitesleri aracın karakter çizgileri arasında yer alıyor. Münih'te Olimpiyat Parkı çevresinde esen serin bir rüzgar, targa tavan yapısı sayesinde aracın içine özgürce dolarken, Melkus'ta böylesine bir konfor veya özgürlükten söz etmek imkansız. 992 cc'lik 2 zamanlı motor tipik 3 silindirli ritmiyle nefes alıp verirken, ortama yanık bir benzin-yağ karışımı kokusu doluyor ve Melkus gönülsüzce park yerinden ayrılıyor. Almanya'da yaşayan neredeyse herkes 2 zamanlı bu motorun devir çevirmeye mecbur olduğunu biliyor. Wartburg'dan alınan 1.0 lt'lik motor üç bağımsız karbüratör ve ateşleme bobiniyle 70 HP güç üretiyor. Ancak motor ritmini bulduğunda hissedilen kesinlikle bundan çok daha fazlası… Wartburg'ların tipik 2 zamanlı tıkırtısından çok gerçek bir yarış motoru sesi veren Melkus RS 1000'de sürücü pek de iç açıcı olmayan bir görüş açısına sahip ve trafikte manzarası çoğu zaman bir kamyonun lastiğinden fazlası olmuyor. Doğu Almanya'nın sosyalist ülkeler dışında pek de bir bağlantısı olmadığı için ülke içi kaynaklarla geliştirilen bu nevi "şahsına münhasır" sporcuda farklı araç türlerinden izler görmek mümkün. Wartburg motoru, MZ karbüratörü, Trabant ızgarası, kamyondan alınan stoplar ve bir otobüsü aratmayan bir dönüş çapı… Bu otomobildeki kült detayların çekiciliğine kayıtsız kalmak çok zor. Andreas Birkner de RS 1000'ini 911 SC ile değiştirmeyi aklının ucundan geçirmiyor. El yapımı Doğu Alman sporcu batılı bay mükemmelden daha pahalı olduğu için değil, bir zamanlar Doğu Almanya'da spor otomobillerin nasıl üretildiğinin yanıtını verdiği için…
Bu göz alıcı tasarımı oluşturan bazı parçaların, otobüsler, kamyonlar ve Trabant'tan alındığına inanmak pek de kolay değil.
1974'ten itibaren sunulan yeni tamponlar güvenlik normlarının bir sonucuyken, Targa tavan tasarımı Ferdinand Porsche'nin eseri.
Melkus'un kokpiti basit. Yolcu tarafındaki "Tripmaster"klasik rallileri için. Koltuklarda baş desteği sunulmazken, tasarım sandalyevari.
Kokpitin tasarımı 1963'ten 1997'ye kadar sadece detay düzeyinde değişti. Koltuklardaki "paşa" döşemeler sadece birkaç model yılında sunuldu.